2 Kasım 2011 Çarşamba

Meryem Ana, Hayat



Meryem Ana gezimizde aklıma gelenleri dönüş yolunda hızlıca defterime not ettim. Parmakları kırılmış bir heykelin bana düşündürdükleri şöyle oldu;

Zamanın biriktirdiklerini hiçbir şey biriktiremiyor değil mi? Yaşanmamış aşkları ve dostlukları geriye getiremiyorsun… Akan zamana karşı yapabildiğin hiçbir şey yok, tek gerçeğin var, öleceğini bile bile yaşamak… Mutlu olmaya çalışmak, hayaller kurmak, amaçların için çalışmak, ne için tüm bunlar diye sormak ara ara… Olumsuzluklara ve yaşanan acılara göğüs germek ne pahasına olursa olsun. Denemek, yenilmek, yıkılmak, ayağa kalkmak, düşmek, tümü yaşama dair. Hayatta yaşadıklarımızın tümü hak ettiklerimiz değil, bunu öğrenmek gerekli. Hayat bir elimizin parmakları gibi, başparmağı ben yaptım diyelim, diğer parmaklarımı da farklılıklar. Sonunda eli kontrol etmek de, yönetip, yönlendirmek de benim sorumluluğumda. Nasıl ama ??? Adil değil sonra hayat, hiçbirimize eşit değil, tek ve bir doğru yok, ne siyah ne de beyaz her şey… Sonsuz anlamlar yüklemek boşuna. O anlamı sadece ‘erdemli olan kendi’ ne yüklemek gerek…