Meryem Ana gezimizde aklıma gelenleri dönüş yolunda
hızlıca defterime not ettim. Parmakları kırılmış bir
heykelin bana düşündürdükleri şöyle oldu;
Zamanın biriktirdiklerini hiçbir şey
biriktiremiyor değil mi? Yaşanmamış aşkları ve
dostlukları geriye getiremiyorsun… Akan zamana karşı yapabildiğin hiçbir şey yok, tek
gerçeğin var, öleceğini bile bile yaşamak… Mutlu
olmaya çalışmak, hayaller kurmak, amaçların için çalışmak, ne
için tüm bunlar diye sormak ara ara… Olumsuzluklara ve yaşanan
acılara göğüs germek ne pahasına olursa olsun. Denemek, yenilmek,
yıkılmak, ayağa kalkmak, düşmek, tümü yaşama dair.
Hayatta yaşadıklarımızın tümü hak ettiklerimiz değil, bunu öğrenmek
gerekli. Hayat bir elimizin parmakları gibi, başparmağı ben
yaptım diyelim, diğer parmaklarımı da farklılıklar. Sonunda eli kontrol etmek
de, yönetip, yönlendirmek de benim sorumluluğumda. Nasıl ama ??? Adil değil sonra
hayat, hiçbirimize eşit değil, tek ve bir doğru yok, ne siyah ne de beyaz
her şey… Sonsuz anlamlar yüklemek boşuna. O
anlamı sadece ‘erdemli olan kendi’ ne yüklemek gerek…